TOPRAK SENİN, KADERİ DE SENİNDİR
Bu günlerde hayatımızı adeta kabusa çeviren koronavürüs sağlını, tüm dünyayı etkisi altına alırken, insanlığı çok ciddi bir şekilde tehdit etmekte. Bütün ülkelerin ekonomilerini olumsuz etkileyerek, sağlık sistemlerini sorgulatır duruma getirmektedir. Diğer yandan insanoğlunun sosyal ilişkilerini ve yaşamsal tüm koşullarını zora sokarak, şu günlerde insanın en önemli önceliğinin hayatta kalmak olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde gıdaya ulaşma noktasında bazı Afrika veya birçok geri kalmış ülkeleri işin dışında tutarak söylemek gerekirse, ufak tefek sorunlar yaşanmış olsa da ciddi bir sorunun hali hazır da yaşanmadığını da görmekteyiz. Ancak bu durum önümüzdeki dönemlerde yaşanmayacağı anlamına asla gelmemektedir. Bu süreçte insanların ilk ve ortak düşünceleri sağlıklarını kaybetmemek ve salgından mümkün olduğu kadarıyla korunarak ve etkilenmemek yönündedir. Buna paralel bağışıklık sistemini güçlendirmek adına hastalığa yakalanmamak için ihtiyaç duyduğu temel konuların başında tarım ürünleri, hayvansal gıdalar, temizlik ürünleri, düzenli beslenme düzenli uyku gibi konuların da çok önemli olduğunun, uzman kişilerce altı çizilmekte ve ortaya konulmaktadır.
Burada en önemli konuların başında tahıldan bakliyata sebzeden meyvelere kadar çok çeşitliliği ve yaşamsal değeriyle tarım ürünleri başı çekmektedir.
Tarım çok köklü ve anlatılması en uzun alanlardandır, gelin isterseniz En kısa anlatımla, küresel güçlerin tarım politikalarının, diğer üçüncü dünya ülkelerini tarım üzerinden ele geçirme planlarına bakmaya çalışalım. İnsanlık Binlerce yıl önce tahıl mahsullerini keşfetmiş, bu ürünlerin tohumlarından mahsul alınmasını öğrenmiş, açlık duygusunu giderme yolunun sadece avlanmaktan ibaret olmadığını da bu yolla kavramıştır. Öte yandan barınaklarını ekili arazilerinin etrafına kurarak yerleşik düzene geçmenin ilk adımlarını da böylelikle atmışlardır.
İnsanlık tarihinin en eski ve en stratejik yaşamsal alanı olan tarım, insanoğlu var oldukça olmaya devam edecektir. Günümüzde bu stratejik alanın önemini çok iyi bir şekilde kavramış olan küresel güçler geri kalmış, az sonrasında tarım politikalarını hayata geçirmek üzere o ülkedeki yönetim mekanizmalarını kendi istek ve çıkarlarına hizmet edecek şekilde politika yapılmasını sağlarlar. En kısa bir anlatımla bunları nasıl yaptıklarına gelin hep birlikte geçmişten bugüne birçok Afrika ülkesinde güney Amerika ülkelerinde, Hindistan, Pakistan yada benzer ülkelerde nasıl yaptıklarını, birkaç örnek madde eşliğinde görmeğe çalışalım.
- Önce hedef ülke seçerler ve o ülkeyi çok ciddi borçlandırır,sonrasında borçlarının faizini bile ödeyemeyecek duruma getirirler.
- Borç batağındaki hedef ülkenin politikacıları eliyle,yanlış tarım politikalarını hiç vakit kaybetmeden o ülkede uygularken, binlerce yıllık geleneksel tohumlarını ortadan kaldıracak tüm mekanizmaları hayata geçirirler.
- Kırsalda yaşayan köylüyü önce toprağını ekemez, maliyetini karşılayamaz, geçimini sağlayamaz duruma getirirler.
- Hedef ülkenin şehirlerine başta konut yapımı ve diğer alt yapılar için yatırımlar yapılması adına o ülkenin yönetimlerine krediler verir tekrardan borçlandırır, yenilenen şehirlerin, kırsaldaki köylü için cazibe merkezi haline gelmesini sağlarlar
- Kırsalda tarlasını ekip biçemeyen, çocuklarının eğitim ve geleceğinden kaygı duyan ve geçimini dahi sağlayamayan köylünün büyük şehirlere göç etmesini topraklarından kendi istermişçesine sürülmesinin zeminini oluştururlar
- Göç etmekte direnç gösterenler, yada şehirde yaşamanın ağır ve yıkıcı etkilerinden çekinenler için ise, her zaman olmasa da stratejik bölgelerde, devletlerinde güvenlik ve asayiş adına yaşadığı zorluklar sebebiyle, daha önceden besledikleri terör örgütlerini devreye sokar,bir nevi göçe zorlarlar.
- Kırsal da toprağın dan ve emeğinden güç bulan ve üretici konumunda olan köylünün şehirlere göçü ile birlikte küresel tarım baronlarının arzu ettiği şekilde endüstriyel (GDO) yiyeceklerle beslenmek zorunda bırakılarak, tüketici olmaları sağlanır.
- Şehirlere göç eden kırsal köylüye, sürekli olarak aç kalma korkusu pompalanır. Burada hedef karnını doyurmak ve geçimini sağlamak isteyen kentlerdeki köylünün tabiri caizse ne iş olursa yaparım demesi sağlanır ve böylelikle küresel ekonominin bir kölesi haline getirilerek ucuz iş gücü de beraberinde oluşturulur.
- Şehirlere göç etmiş köylünün bir daha geri dönmemesini sağlamak amacıyla köydeki yaşam koşullarının zorluğunu anlatan filimler, diziler ve şehir hayatının daha yaşanabilir gösteren reklam ve görselleri sunularak baskılanmaları sağlanır ve artık kendisini şehirli görmeye başlayan bir kısım köylüye bu kez kredi kartı verilir. Kredi çektirilip araba veya ev aldırılıp borçlandırılır. Böylelikle köye geri dönmesinin tüm yolları kapatılır. Köylü gidemediği ekip biçemediği o bereketli toprağını zaten gidemiyoruz hiçbir işe de yaramıyor düşüncesiyle değerinin altında satıp, küresel tarım baronlarının tüketicisi konumuna, işletilen bu muazzam sistem sayesinde resmen girer.
Eminim bu işler bize çok tanıdık geliyor. Dediğinizi şimdiden duyar gibiyim. Doğrudur da. Burada anlaşılacağı üzere tarım bir ülkenin en temel stratejik alanı vaz geçilmez unsurudur. İnsanlar her şekilde yaşar ama yemeden ve içmeden yaşayamaz. Her vatanseverin görevi hem kendi toprağına hem de ülke toprağına sahip çıkmaktır. Ne güzel söylemiş Mustafa Kemal Atatürk, vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terk edilemez diye. Burada küresel tarım baronlarının asıl hedefleri, atalarımızdan miras olarak kalan bereketli topraklarımızdan bizleri ayırmak. O topraklarda üretilen geleneksel doğal tarımdan uzaklaştırmak. Yine kendi istekleri doğrultusunda her birimizi tüketici ve aynı zamanda kendilerine bağımlı üretmeyen toplumları köle yapma arzularıdır. Son olarak belirtmeliyim ki, geleceğimiz olan çocuklarımıza toprağı tanıtmak sevdirmek ve onların topraklarımızı bilinçli bir şekilde işlemelerini ve ekonomimize değer olarak yansıtmalarını sağlamanın yolu, her açıdan milli bir tarım politikası ortaya koymaktan geçmektedir. Gelişmiş tüm ülkelere baktığımızda sanayileşmelerinin yanı sıra tarımdan da asla vaz geçmediklerini, tarım ürünleri hatırı sayılır ölçüde ihraç ettiklerini görmekteyiz. Bizlerde tarımımızı sanayileşme ve gelişme yolundan ayrılmadan, at başı götürmeliyiz. Burada şunu çok iyi anlamamız gerekir. Eğer toprak seninse kaderi de senin ellerinde olmalıdır. Unutmayalım ki toprağının kıymetini bilmeyen milletlerin ayakta kalma şansları neredeyse yok gibidir. O halde topraklarımızın kıymetini bilen nesillere sahip olmamızı dilerken, hepinize sağlıklı yarınlarda güzel bir ömür sürmenizi diliyorum.